Öyle yüzü de çok güzel değildi aslında.. Asıl adı neydi neydi ?
Melek 'ti galiba adı.

Aslında hiçbir yeri güzel değildi ama o gözleri var ya beni benden alan badem gözleri , ah o gözleri
Neler saklıyordu derininde acaba ?
Gözlerine bakan iflah oluyor mu derseniz ben hiç iflah olanını görmedim bu zaman kadar.
Önce amansız bir hastalığa tutuluyor, gün geçtikçe sararıyor soluyor, zamanı gelince de kararıyor ve bir gölge gibi sislere karışıyorlardı.

Onun gözlerinde keşfedilmemiş topraklar ,savaşlar, gönül yangınları, bıçak kesikleri çokça olurdu. Ayrılıklar çokça olurdu ve kanırta kanırta, canını yaka yaka yaşanırdı. Sonra da etkisi altına aldığı kişiyi yıllar geçse bile "iz'i "çıkmayacak bir mecnun haline dönüştürürdü.
İşin kötüsü bunları bilmeden yapardı.
Bir ülkeyi keşfeder gibi bakmalıydı senin gözlerine
Ve o ülkenin sokakları , mahalleleri, okulları , nehirleri ,dağları ve gözlerinde kaybolduğum onun gökyüzü
İşte buydu benim onda gördüğüm..









Bende onunla bir akşam vakti karşılaştım işte. Karanlıkta parlayan gökyüzünün tüm yıldızları gözlerinde toplanmış, iri siyah, bir bakışta düşkün hale getiren o gözleri gördüm.
Aceleyle evinden çıkıyordu.Elinde dört tarafı birbirine bağlanmış bohçası vardı.
Bir anda nasıl çarpıştık hatırlamıyorum ama benim dönüm noktam olduğunu biliyorum sadece.
Dedi ki "Kusura kalmayın şehre gideceğim."
Saat gece yarısına gelmekteydi yavaştan..
Ağzımdan şu sözler çıktı aniden
"Ben sizi götüreceğiniz yere bırakayım.Bu vakitte tek başınıza gitmeniz tehlikelidir." dedim. Sonra karanlıkta bana doğru döndü
"Benim gidecek yerim yok aslında.. Evinizde kısa bir süre saklanmama izin verirmisiniz "diye soran gözlerle bana baktı.
Şaşkınlık, şok gibi duyguları kısa sürede attım ve "Lütfen takip edin."
Evime geldiğimde kapıyı açtım geri çekildim ve
"Burada istediğiniz kadar kalabilirsiniz. "dedim.
Başını teşekkür ederim anlamında eğdi.

Kapıyı kapatırken başındaki şalı aşağı kaydı ve kısacık saçları ortaya çıktı.






Utandı benim gözlerimde aksini görünce..Mahzunlaştı o badem gözler birdenbire.Ağlamaya başladı.Anlattı sonra babasının onu yaşlı bir adama vermek istediğini, onun okumak istediğini, o adamla evlenmemenin en iyi yolununsa ipek gibi simsiyah saçlarını kesmek olduğunu anlattı ve tekrar ağladı.
Bulundukları bölgede kadının ziynetinin çok uzun, parlak ve gür saçlar olduğunu ve kadınların saçlarının evlilikte çok önemli olduğunu söyledi.
Annesinin hiçbir zaman çocuklarını korumadığını ve sonunda da bu kaderi yaşamamak için o çok sevdiği siyah elmas saçlarından kurtulduğunu söyledi.

Bir hafta sonra toparlandı. Benden tekrar okula gitme konusunda yardım istedi.
Gönlü yüce kadın daha sonra hayalini kurduğu hemşirelik mesleğinde yüzlerce kişiye can oldu.


Kendi iradesi olmadan yapılan herşeye karşı dik duran, onurlu ve ne kadar yüce yürekli bir kadındı bu.
İşte şimdi bir kat daha yücelmişti gönlümde..

Sabah güneşin ilk ışıklarıyla kendi yatağımda uyandığımda tedirgin oldum. Hemen yataktan doğruldum ben nasıl burada kaldım onu düşünmeye çalışıyordum. Kafamda bazı imgeler belirmeye başlamıştı. Odalara baktım O yoktu. Sonra yavaş yavaş hatırladım ve yere çöktüm.
Yıllar önceki unutamadığım sızım bana yine akıl oyunları oynamıştı. Gözümden birkaç damla yaş süzüldü.

Bazı hatıralar özellikle de o hatırayı oluşturan kişiler geçmişte kaldı desek bile her an sol yanımızda ince bir sızı halindedirler.
Bu da zamansız bir yerde başlayan sızlayan bir yaraydı işte...




 


                                                 Kendi  halinde bir kızdım bir zamanlar
                                                 
                                                 Sevgi ,aşk gibi kelimeleri bilmezdim ben
Notalar bana arkadaş olmuştu
Sevgiyle henüz yüreğim yoğrulmamıştı
Sonra bir gün bir peri kızı geldi 
Aklıma gelmeyecek şeyler söyledi
Geçmez bir ömür böylece dedi 
Yalnız kalmak için çok erken diye söyledi 
Yağmurda ıslanmayı göze alacaksın ki
Yağmuru sevmeyi öğrenebilesin 
Açarsan şemsiyeni sen her zaman 
O zaman mutlu olamazsın hiçbir zaman
Böyle söyledi peri kızı bana
İlk başta alışamadım ben bunlara
Sonra ..Sonra nedense yüzümü yağmura verdim
Mutluluk yolunda yolum çok emin
Mektup yazmakla başladım işe 
Olsun varsın beni duyar bir şekilde
Yırttım yazdım tekrar yazdım 
Sonunda sihirli kelimeleri buldum
Sıcacık bir çayla yıkadım ruhumu 
Bir anda çok mutlu mu oldum sanki
Arınmış bir halde sığındım bir ağaca
Okudukça açlığımı yatıştırıyordum ben oysa
Uyumuş uyanmışım maviliklerde
Sonra baktım ki dümeninde sarı bir güvercin
Kuşlar uçuyor başımda nedense
Şaşırdım kaldım ben doğrusu bu işe
Çocuk olmuşum elimde çilekten bir balon 
Isırsam mı ısırmasam mı kararsızım şu an
Rüyaymış bu galiba gördüklerim 
Sadece şundan eminim 
Gerçektir seni sevdiğim 
Şu an uzakta olsan da sen
Bu aşk tende oldukça hiç bitmeyecek seni sevmelerim 

Seni ilk gördüğümde üzerinde mavi bir kazak vardı. Sanki o mavilik içime işlemişti aniden. Sen deniz kenarında dalgaların sesini dinlerken bende amaçsız bir şekilde evden çıkmış ayaklarım beni denize getirmişti.

Birkaç kişi vardı yanında onlarda balık tutuyorlar sana bir şeyler soruyorlardı. Sonra denizde taş sektirmek için çakıl taşı almaya eğildiğinde gördüm çikolata gözlerini..
Bir bankta oturdum ve bir süre izledim seni. Güya yerim diye aldığım simiti elimde evirip çeviriyor, sonra simitleri parçalıyor martılara doğru atıyordum.
Sen o anda bir başkasının oltasına yem takmakla meşguldün. Dolaşan misinaları ayırıyordun.

Neden sonra farkettin beni geldin yanıma oturdun.
"Merhaba " dedin bana

O an dünyanın bütün merhabaları söylenseydi inan bu kadar etkili olmazdı işte.
Bu kısacık an hiç bitmesin sonsuza kadar sürsün istedim.
Daha sonraki günlerde yine karşılaştım seninle..
Yanıma oturdun ve "En sevdiğin renk nedir ?" dedin.
Bende "çikolata rengi "dedim..
Bir an başını önüne eğip sustun sonra
Sonrasında gülümsedin usulca

Yıllar geçse de etkisi sönmeyen bu sevgiyi şimdi buraya yazıyorum da acaba rastlayıp okurmusun bilemiyorum...

İçindeki mutluluk hep sürsün istiyorsan eğer bulutların üstüne çıkmayı bildiğin gibi yaşamın yükünü de çekmeyi bileceksin.
Gözlerinde küçük bir çocuğun hiç büyümeyen masumiyeti kalacak..
Ömrünce ..
Hiç değişmeyecek ve değiştirmeyeceksin bu büyülü halini
Saflık aptallık desinler olsun varsın 
Bildiğin yoldan gidecek içini aklını fikrini temiz tutacaksın
Sen her doğan günü ganimet bilecek ve şükredeceksin hayatta olduğuna
Nefes alacaksın doyasıya sanki ilk kez öğrenir gibi 
Kokusunu duyacak farkedeceksin sanki ilk kez öper gibi 
Çakmak çakmak gözlerinde dünyanın bütün renkleri parlayacak 
Sımsıkı sarılacak ve bırakmayacaksın sevdiğini sevdiklerini 
Bazen insan görür ama anlamaz kör olur gözleri 
Kendine iyi geleni farketmez kaçar gözünden öylece
Çok geç olmadan ruhuna , kalbine , benliğine kısacası 
Her şey'ine iyi geleni bırakmayacaksın 
Kıyametler kopsa da zavallı yüreğinde gözleri gözlerine değmedikçe 
Gölgesi senin gölgenle sarmaş dolaş olmadıkça 
Sen huzura eremezsin iyileşemezsin 
Herkesi seveceksin bu hayatta
Kocaman bir yüreğin ve mutlulukla dolu bir kalbin olacak 
Elin de açık olacak hani 
Sevgi cimrisi olmayacak vereceksin verebildiğin kadar 
İlgini , sevgini, gözyaşlarını ,hoşgörü ve huzuru
Uzun sözün kısası 
Bunları yaparsan eğer sen iyi bir insan olacaksın.









Hergün vapurda rastlıyordum ona ..İlk başlarda açıkçası dikkatimi çekmedi.
Gülen aydınlık yüzü ve tepede topladığı saçlarından sıyrılıp giden birkaç perçemin yay gibi kaşlarına düşmesi içimi ısıtan ılık bir meltem gibiydi.






Vapurda hep aynı yere oturuyordu. Bir gün bende yanındaki boş koltuğa oturdum. Rüyasından uyandırılmış bir çocuk gibi sıçradı. Korkuttuğumu anladım ve "Özür dilerim sıçrattım sizi.. Boştu onun için oturdum." dedim.
"Önemli değil "dedi sesi baharda içine işleyen saka kuşu gibiydi.

Daha sonraları işime geç kalmayı göze alarak ondan ayrılmamak için vapurda görüşmeye başladık . Bazen konuşmuyordu ama sessizliği bile kendine aşık etmeye yetiyordu.
"İsmim Gece" dedi bir gün.
"Ben doğduğumda kısa bir süreliğine gözlerim görüyormuş ama sonra kornea yırtılması sonucu gözümün ilk başta yarısını sonra da tümünü kaybetmişim."
Ben aniden Gece'nin elini tuttum ve "Çok üzüldüm Gece .. İstersen bu konudan  bahsetmeyebilirsin dedim. O da üzülmememi bu duruma artık alıştığını söyledi.
Daha sonraki günlerde görüşmelerimiz hiç aksatmadan devam etti ve ben ona artık onu sevdiğimi söyleyecektim.
Vapurdan indikten sonra onu kolundan tutarak  "Hadi bakalım Gece Hanım benimle geliyorsunuz :)"dedim. İtirazsız kabul etti. Biraz yokuşta çok güzel sakin denizi gören bir çay bahçesi vardı. Kolundan tutarak onu çıkartmak istedim.Çantasından beyaz bastonunu çıkarttı ve
"Teşekkür ederim :) dedi.
Sandalyesini tutmak için elini tuttuğumda beni görmese de bana doğru baktığını hissettim ve "Buraya lütfen "dedim. Biraz oturduktan sonra şirketim olduğunu ve kendisine ilk görüşte aşık olduğumu ve bu aşkın bütün hücrelerime işlediğini söyledim.


Yalnız bir şey dikkatimi çekmişti. Gece bana kendisiyle ilgili bilgiler verirken benim adımı bir kere bile olsun merak etmemişti. Bu gerçekten çok şaşırtıcıydı. Neden olduğunu anlamıyordum ama çok da merak ediyordum .
Ben bunları düşünürken Gece birden "Adını niye sormadığımı merak ediyorsun değil mi? dedi.Adını sormadım çünkü adını biliyorum senin adın Poyraz :)
Ve bana uzun zamandır takmak için cebinde sakladığın yüzüğü cebinden çıkar Poyraz..Soracağın soruya cevabım evet olacaktır. "dedi.
Büyük bir şaşkınlık ve şok içindeydim. Nasıl bunları bilip hissetmişti  ne ara bunu anlamıştı bilmiyordum ama dizlerimin üstüne çöküp ona evlilik teklifimi şöyle yaptım .
"Gece ömrümün sonuna kadar senin gündüzün aydınlığın ışığın olmak istiyorum. Benimle evlenirmisin ?" diye sorduğumda Gece ellerini yüzümde gezdirerek "evet sonsuza kadar "dedi.






" Hayat çok kısa..

Sevdiğinin peşinden gitmelisin bence " dedi Peter

Heidi yüzünü bulutlara çevirdi ve "Neden mutluluk bu kadar zor Peter ?"diye sordu .
Baksana Peter Şnovli ve Beyli'den daha mutlusu yok şu hayatta ..
Hergün hoplayıp zıplıyorlar, yamaçlardaki  en taze,lezzetli kekik kokulu otlardan yiyorlar. Bunu yaparken de uçurumdan kayarsam birşey olursa diye korkmuyorlar.Ve sevgilerini de sütlerini de sakınmadan paylaşıyorlar."
Ama insanlar öyle değil ki dedi Peter ..Heidi insanlarla keçileri yanyana getiremezsin onların sevgileri daha masumdur. Bu her zaman böyledir.
"Biliyorum ama yine de büyükbabam gibi düşünmüyorum Peter.. Onlarda bir gün sevgiyle iyilikle kalpleri yumuşayacak içlerinde büyük çam ağacı iyilik tohumları dört bir yana yayılacak :)






Keşke'lerle dolu olmasa şu hayatım
Mesela iyi ki'lerle dolu olsa bolca ..

İyi ki seni tanımışım mavi renge aşık prens
İyi ki beni mutlu eden kişi
İyi ki her kelimesi benim duam gibi olan adam

Daha çok söyleyeceklerim var sana
Ama..
Herşeyi tadında bırakmalı değil mi :)

Küçük bir kuş çırpınıyor sol tarafta
İyi ki sen varsın şu anda